BERCESTE VE İZAHI – 134–

BERCESTE VE İZAHI – 134–

​1. Adl-i İlahînin Yüce Tezahürü
​İktibas:
​Kenâr-ı Dicle’de bir kurt aşırsa bir koyunu
Gelir de adl-i ilâhî sorar Ömer’den onu.
​Mehmet Akif Ersoy

​İzah ve Açıklaması:
​Bu mısra ve beyit, Mehmet Akif’in adalet mefhumuna verdiği yüksek kıymeti ve hassasiyeti gözler önüne serer. Dicle kenarında, uzak bir coğrafyada bir kurdun bir koyunu telef etmesi hadisesi, adaletin ve mesuliyetin ne denli geniş bir açıya sahip olduğunu anlatmak için kullanılmıştır. Akif, bu hadiseyi Hz. Ömer’in adaletinin cihan şümul bir ispatı olarak zikreder. Bu, adaletin sadece idare edilenleri değil, bilhassa idarecileri mesul kıldığını gösterir.
​Hz. Ömer’in (ra) adaleti, sadece Medine’de değil, tüm İslam beldelerinde hâkimdi. Bu beyit, o adaletin o denli hassas ve incelikli olduğunu tasvir eder ki, bir koyunun bile hakkı, Hz. Ömer’in uhdesinde bir mesuliyet olarak telakki edilirdi. Adalet-i İlahiyenin yeryüzündeki gölgesi olan adaletin, en küçük canlıya dahi ulaşması gerektiği vurgulanır. Eğer bir canlıya zerre kadar bir zulüm vaki olursa, onun dahi hesabı, en yüksek makamda, yani idarecide aranacaktır. Bu durum, adaletin sadece bir kanun maddesi değil, aynı zamanda idarecinin vicdanında bir emanet, bir mesuliyet olduğunu hikmetle tasvir eder. Bu da adalet-i ilahiyenin bir nevi yansıması, tecellisidir.

​2. İnsanın Kadr-i Kıymeti ve Hikmeti
​İktibas:
​Âsaf’ın mikdârını bilmez Süleymân olmayan
Bilmez insân kadrini âlemde insân olmayan.
​Ziyâ Paşa

​İzah ve Açıklaması:
​Ziyâ Paşa’nın bu mısra ve beyti, insan ve kıymet kavramları üzerine derin bir hikmet sunar. Beyitin ilk kısmı, Kur’an’da ve dini kaynaklarda zikredilen Hz. Süleyman’ın (as) veziri Âsaf’ın hikmetli ve âlim bir şahsiyet olmasına atıf yapar. Âsaf gibi bir arif ve vezirin kıymetini ancak Hz. Süleyman gibi hikmetli bir idareci bilebilir. Bu, insanın kıymetinin, onu gerçekten anlayabilecek, onun seviyesinde veya ondan daha yüksek bir konumda olan biri tarafından bilinebileceği anlamına gelir.
​İkinci mısra, bu fikri cihan şümul bir boyuta taşır. Âlemde hakiki mânâda insan olmayan, yani insanlığın derin manasını idrak edemeyen kişi, diğer insanların kadrini ve kıymetini bilmez. Bu, ahlaki ve manevi faziletlerden nasibini almamış, ruhunu tekamül ettirememiş kişilerin, diğer insanların değerini anlamaktan aciz olduklarını belirtir. İnsan olmak, sadece biyolojik bir gerçek değil, aynı zamanda manevi bir statüdür. Bu statünün farkında olan, ancak başkasının kıymetini bilebilir. Aksi halde, kendini insan zanneden fakat insanlık mefhumundan uzak olan kişi, ne kendi kıymetini ne de başkasının kıymetini takdir edebilir.
​Makale Özeti

• ​Mehmet Akif’in Beyiti: Adalet-i İlahiyenin bir yansıması olan adalet, idarecilerin uhdesinde bir mesuliyet olarak telakki edilmelidir. Hz. Ömer’in adaleti, en küçük canlıya dahi ulaşacak kadar hassas ve geniş kapsamlıdır.
• ​Ziyâ Paşa’nın Beyiti: İnsanın kadrini ve kıymetini ancak insan olmanın derin manasını idrak edenler bilebilir. Ahlaki ve manevi faziletlerden nasibi olmayanlar, ne kendi ne de başkasının kıymetini takdir edebilir.

Hazırlayan: Mehmet Özçelik – www.tesbitler.com
25/10/2025

Loading

No ResponsesEkim 26th, 2025